Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Asta Maryadi,Nüfus Mübadelesi(1) öncesi İstanbul sur dışında kalan küçük şehirleri birinde berberdi.Berber Maryadi, her sabah güneş doğarken kalkar, güneş doğarken ,dükkanın kırık iki kapısının birini açarak müşterilerini beklerdi.
Dükkanının iki kapısı vardı:Biri tarihi çarşıda ki ana caddeye, diğeri ise dar sokağa açılırdı.O dar sokak da, demirci alev ustası Ermeni Armaş ustanın dükkanı tarafına çıkardı.Her nedense, bilinmez bir olaydan ötürü dükkanın bir camı kırılmış ve olaya çok kızdığı için dükkan camını gazete kağıdı ile kaplamıştı.
Berber Asta Maryadi İnadı inat,dediği dedik bir adamdı.
İstanbul’un sur dışında kalan küçük şehrinde bulunan dükkanına tan vaktin de gelir gelmez mangalını yakar üzerine sıcak suyu koyardı.Bu nedenle dükkanın içinde mangalda kaynayan sudan ötürü,dükkan camları buğudan hiç gözükmezdi.
Maryadi’nin berber dükkanı bir kapısı hep kapılı idi.
Lakin dükkan kapısının biri kapalı olmasına rağmen her kasabalı onun dükkan içinde sabah yemeğini yedikten sonra renk,renk usturalarını yağlı meşin üzerinde jilet gibi keskinleştirdiğini bilirdi.
Berber Maryadi’nin berber dükkanında sadece tıraş yapılmazdı. Çatalca'da oturan tabip Anastaş Bey ile Çatalca ve Silivri memleket tabipleri Vasilaki ve Mihailidi Efendilere danışarak akıl alır ve bu bilgilerle yaralara çeşit,çeşit ilaçlar hazırlar.Berber Maryadi hastalara verirdi.
Dükkanın bir köşesinde bacağı kırık bir iskemle ve onların üzerinde gazete ile yabancı mecmualar dükkana ayrı bir hava katardı.Berber Maryadi her sabah berber dükkanına giderken, karısı Madam Antula yaptığı yemekleri akşamdan sefertasına koyardı.Yemeğini evden getirir,berber dükkanında afiyetle yerdi.
O sabah karısının bostan yanında bulunan babasının gözü gibi baktığı bağın çavuş üzümlerinden bağ bozumunda özenle topladığı parmak büyüklüğünde ki yakut renkli çavuş üzümlerinden yaptığı şıra dan bir bardak içerdi.Yakut renkli şıra kimine göre şaraptı,kimine göre ise istafil (2) suyu idi.Berber Maryadi-nin her sabah bir bardak içtiği şırayı berber dükkanında büyük renkli şişede tezgahın altında karanlık yerde saklardı.
Bu şişe Berber Maryadi yayasından kalmıştı.Antika idi.Üzüm şişesine Berber Maryadi gözü gibi bakardı,özenle saklardı.Nasıl saklamasın ki bu üzüm şişesini,kaldırıp şişenin içine güneşe doğru çevir ipte bakınca renk renk olan antika parçası şişe, yayasının çeyizinden kalan ender bir parça idi.Şıranın yanında her sabah,bir dilim ekşi mayalı lokum fırınında yapılan esmer ekmek ve kasabanın ünlü teleme peynirinden bir dilim vardı.
Kasabanın tek berberi olan Berber Maryadi’nin Bezirgan Fotaki Efendiye bin bir rica,minnet ile İtalya-dan özel getirttiği krem,esans ve pudralarını özel müşterilere kullanırdı.Kolonya şişeleri de görülmeye değerdi. Işıl,ışıl renk renk ve çok güzeldi.
Tabi ki Madam Antula’nın çivitle, arap sabunu ile Topuklu Havuzun da yıkadığı ,pakladığı kar gibi havlularını da bir görmeliydiniz.
Berber Maryadi’nin ağaran saçları müşterilerine örnek teşkil edecek gibi her sabah büyük bir özenle taranırdı.Gözlükleri gözünden hiç düşmezdi.Gözlüklerin bir camı olmasa da yine de büyük bir iş görüyordu.Yaşlı görmeyen yorgun gözlerinin onlara çok ihtiyacı vardı.
Berber Maryadini kasabada müşterileri arasında Belediye Başkanı İstavraki Efendi, Kasaba Rum Mektebi Bevvabı Zogar Efendi, kasaba kilisesi başpapazı Nikodimos Efendi, Çatalca Piskoposluğunda görevli Zahoryo Efendi,Çatalca Vilayeti vekili Atnaş Efendi,Bezirgan Fotaki, Çilingoz Çiftliği Nazırı Hayri Efendi, Rum Ortodoks milletinden Çatalca Rum Mektebi Bevvabı Zogar Efendi,Çatalca Rum Piskoposu Nikodimos,Çatalca Kilisesi Başpapazı Nikodimos, Çatalca Piskoposluğunda görevli Zahoryo Efendi,Çatalca Büyükçekmece de Rum Papazı Filaeosu,Çatalca Rum Başpiskoposluğu kilise ve mütevelli heyeti,Çatalca Belediyesi Müdürü İstavro Efendi,Çatalca Belediyesi ebesi Locika Hanımın kocası ,Alev Ustası Partuk Usta,Çatalca Mektebi muallimi. Andon Efendi,Gazoroz Efendi idi.
Kasaba-da her Pazar kale surları yanında mal takası pazarı kurulurdu.Kasaba Pazar günleri at ,eşek ,öküz araba gıçırtısı ve hayvan sesleri ile inlerdi .Kasabaya giden gelen bir hayli insan olurdu.
Pazar günleri sur dibinde Pazar kurulduğu gün kasabanın karyelerinden (köylerinden)gelen Elbasan köyünden bezirgan kahveci Kiryoka Efendi,Bakkal Fili’in,Ermeni karyesinden Gemici Paşalıoğlu.Korucu Pandalli-Bakkal Dimitrakinin, Abacı İlya,Mihal,Kayıkçı Kaçu ,Sürgün köyünden Andonoğlu Bahari Efendi ve kardeşi Mertenek çiftliğinden Yanko,Faytoncu Yovan, bakkal Koli,Çiftlik karyeli Yorgioğlu Kiryaku-,Oklalı Köyünden Güloğlu Dimitraki Kalikratia köyünden Ekmekçi Anestinin, ekmekçi Ligori Petmerih Efendi. Mihalo Çorbacı ,Istrancalı Aneştes Tanas Asnot ,Kostantin, Paşalıoğlu Vasil ve Papazburgaz çiftliğinden Andonoğlu, Bahari Efendi,meyhaneci Vasil ise sütçü koyuncu Pandalli, İstefan Dimitraki, Yani, Petmerim, Abacı İlya, Dimitraki Kiryaku, Fili,Todari,Lazari,Yovan,Ligori Agop-un, Yorgi, İstefan ,Maryo,Yorgi Todori saç tıraşı olsalar da olmasalar da berber dükkana uğrayarak Berber Maryadi’nin hal hatırını sormak ve şakalarından nasiplerini almak için berber dükkanı kapısını çalarlardı.
Berber dükkanın da sıra bekleyen müşterileri olsun koltuğunda ona kendini teslim eden müşterileri olsun onun şakaları ve anlattığı dedikodulardan ve palavra eklenmiş karye hikayelerinden berber dükkanında zamanın nasıl geçtiğini anlamadan tıraşlarını olurlar, şakalardan nasiplerine düşeni de alarak berber dükkanından akçeleri bırakarak ayrılırlardı.
Berber dükkanında her gün karyelerde yaşanan ilginç bir hikaye anlatılırdı.
O gün kasabaya bağlı karyelerde yine olaylar yaşanmıştı,Kalikıratya-dan gelen gemici Paşalıoğlu denizin kudurduğunu ve iki balıkçı kayığının nasıl denizle boğuştuğunu kayıktaki tüm köylülerin yardımları ile birinin boğulduğu diğer balıkçının kurtulduğunu heyecanlı bir şekilde anlatırken çarşı içinde bulunan sütçü Pandalli ustanın kaynatarak tüm çarşıyı kokuttuğu sütleri Mertenek çiftliğinden getiren Kosta ise çiftliği nasıl domuz sürülerinin bastığını anlatıyordu.
Bazen tıraş olmaya gelen müşterilerin dükkanında pazarlık ettiklerini .Bu pazarlıklarda kimi zaman yumruklaşmaya giden kavgaların yaşandığını,bu kavgaları yaptığı şakalarla aralarına girip olayı tatlıya bağladığını.bir bahar günü meyhaneci Vasil ile Sürgün karyesinden bir koyun tüccarı arasında meyhanesine alacağı koyunlar için yapılan pazarlıkta çıkan kavgayı tatlıya bağlayarak Vasil-den bir tavuk kazanan Berber Maryadi-nin babacanlığına dükkanında bulunan müşterileri şahit olmuşlardı.Yine bir gün Meyhaneci Vasil berber koltuğunda diş çektirirken ona teslim etmişken kendini berber dükkanın dan içeriye avcı Bigados-lu Apostol-un girmesi ile göz yaşları ile acıdan ağlayarak kıvranan Vasile dönerek ‘’Biryanlık (Pilav) bıldırcınlar gelmiş Vasil yeşil akçe kesesini hazırla ‘’demesi ile cimri Vasil’i gülümsetmişti.
Hele kasabada yaşanan babasının ona anlattığı hikayeyi anlatmaya başladığı an meyhane ve kahveden insanlar çaylarını ve şarap kadehlerini bırakarak kapısı çatlak camı kırık dükkanına akın eder, dükkan tıka basa dolardı.Babasının ona anlattığı kasabada yaşanan bu aşk hikayesinde belki de kendilerinden bir parça buluyordu onu dikkatlice dinleyen mahalleli ve müşterileri.O aşk hikayesi kasabada yaşanmıştı.Abacı Aleko ile Tatavla-lı Sofiya arasında yaşanmıştı.Hem de tüm kasabalının şahitliğinde.
Kasabada yaşana aşk hikayesine gelince Çarşı içinde mis gibi süt kokuları gelince Tüccar bezirgan Fotaki koltuktan Berber Maryadi dönerek’’hikayeyi anlatmaya başlamadan önce ‘’sütlaçlar benden’’ berber dükkanı içinde bulunanları göstererek hikaye dinleyen mahalleliye koyuncu Pandalli ustanın taze yaptığı sütlaçlardan bitmeden birer tane ‘’demesi üzerine Koyuncu Pandelli-ye seslenerek sütlaçları söyleten Berber Maryadi aşk hikayesini anlatmaya başladı.
Kasaba da bulunan gayrimüslim mahallesinde kilisenin can kulesini siparişi izin alınarak verilmişti ogün aynı zamanda Topuklu havuzunda yontu günü vardı.O gün kasaba dolar taşardı .Kasabaya bağlı karyelerden ve İstanbul-dan bir çok insan kasabaya misafir olurdu.Topuklu’daki dua, Çatalca Metropoliti ve Rumların yoğun katılımıyla gerçekleşirdi. Çatalca ve köylerinde bulunan gayrimüslimlerin katıldıkları, metropolitin yönettiği ayinde Topuklu havuzuna atılan haç Rum gençler tarafından bulunurdu.Haçı havuzda bulan gence altın bir kolye, diğer gençlerin ağzına da kutsanmış ıslak ekmek verilerek kutsanırdı.Altın kolye, altın tepside tüm Gayrimüslim Mahallesi’nde gezdirilirdi.Gece Ayayorgi Kilisesi’nden Topuklu havuzuna kadar mumlar yakılarak kortej eşliğinde yürünürdü; en önde Çatalca Metropoliti, arkasında köy kiliselerinde görevli papaz efendiler. Onların arkasında da gayrimüslim halk dualar okuyarak yürürdü.İşte o gün tanışmıştı tavşan oynatıcısı Sofiya ile kasaba da abacılık yapan Pashalis oğlu veled-i Aleko.
Tavşan oynatıcısı kız ailesi ile Silivri’ye İstanbul’dan gemi ile oradan da kasabaya at arabası ile gelmişlerdi.Kasaba da festival bitince aynı yoldan geri döneceklerdi.Lakin at arabası zahmeti çektikleri için Silivri-ye dönemiyorlardı.Zaten festivalde üç beş akçe zor kazanmışlardı.Kasabada tavşan oynatarak bakla falı bakarak kazandıkları at arabasına vermek istemiyorlardı.Aleko getirmesine getirecekti Sofisini ve ailesini onların at arabası ile lakin araba babasına işte lazımdı.Babası abacı Pashalis liyme liyme domuz keser gibi dilim,dilim keserdi onu .Aşk bu Sofisine feda olsun kellesi diyerek.Çoktan kasaba çıkışından Kovuk dere mevkiine Sürgün karyesi üzerinden Silivri yoluna çıkmıştı.Sürgün geçilerek Silivri,ye varılmıştı.Sofisi, Pashalis oğlu veled-i Aleko’yu Tatavla’ya davet edince onu kıramayıp at arabasını,Silivri’de bir akrabasına bırakarak Silivri-den kalkan gemi ile İstanbul-a gitmişti. …
Tüm kasaba haftalarca at arabasını ve Pashalis oğlu veled-i Aleko-yu aramıştı . Melas (Karasu deresi) ve Langaza kenarında bulunan çalılıklar ve sazlıklar karış,karış aranmıştı Lakin nafile Silivri-den aylar sonra gelen habere kadar Pashalis oğlu veled-i Aleko ve at arabası bulunamamıştı. Silivri-den aylar sonra gelen haber at arabalarının kendilerinde olduğu, atların açlıktan öldüklerini ve Alekonun İstanbul-a Sfisi ile gittiği haberi kasabaya ulaşınca abacı Pashalis kahrından canından olmuştu. Pashalis oğlu veled-i Aleko ve Sofisi altı ay sonra Kasabaya geldiklerinde bu acı haberi duyunca çok üzülmüşler ve kasaba çıkışında Asmaki kır kahvesi yanındaki ayazma karşısında bulunan gayrimüslim mezarlığına koşarak gözyaşlarını tutamamışlardı.Daha sonra Pashalis oğlu veled-i Aleko-nun annesi Katina kasabada onları affederek, kasabaya bağlı karyelerden Sürgün karyeli Yorgo Bacanos’unda(3) (katıldığı bir hafta süren sayısı belli olmayan domuzun kesildiği güzel bir düğünle evlendirdikleri Pashalis oğlu veled-i Aleko ve Sofisi sıcak bir bunaltıcı yaz günü kasaba gayrimüslim mahallesi Rum delikanlıların kurduğu Orfeos musiki cemiyetinin Beyoğlun-da Rum okulu için düzenlediği kır musikisi eğlencesi için gittikleri Melasın kenarında buluna Bulgaryanko mevkiinde bulunan kendi bostanların kenarından ailece yüzmek girdikleri Melas-ta boğulmuşlar, kasabayı aylarca mateme boğmuşlardı..
Berber Maryadi-ni en çok güldüğü şey ise günlük gazeteleri her gün akşam üzeri trenden istasyonda alarak kasaba sokaklarında dolaşarak esprilerle her dilden bağırarak avazı çıktığı kadar bağırarak kızı Kadinika ile beraber günde altmış adet gazete ve bir yancı gazete ile haftalık mecmuaları satan Mişon-un ona takılması idi.Mişon her sabah gazeteleri satarken ‘’al bizim kızı Kadinika-yı yanına çırak biz de Tatavla da açalım bir berber de köşeyi dönelim’’ demesi idi.
Nufus Mübadelesinden sonra Berber Maryadi’nin berber dükkanı yanında o dükkana çırak olarak giren Hoşgör Berberi dükkanı olmuştu.
Oktay Güldüren 10-12013-Geyikli
‘’Anlat Nana Anlat Kitabından’’
Lozan’da, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan 30 Ocak 1923 tarihli Türk-Rum Nüfus Mübadele Anlaşması gereğince, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yaklaşık olarak 480.000 kadar Yunanistanlı Müslüman Türkiye’ye getirildi ve ülkenin değişik yörelerine yerleştirildiler (tükçe bilgi com)
(2) istafil .(üzüm)
(3) Yorgo Bacanos (d. 21 Eylül 1900, Çatalca Sancağı-Silivri kazası –Sürgün karyesi - ö. 24 Şubat 1977 İstanbul), Türk müziğinin ünlü udisidir.
Yorgo Bacanos, Rum ve Çingene asıllıdır. Lavtacı Haralambos'un oğludur. Birçok üyesi mu*****inas bir ailede yetişmişdir. Aleko Bacanos erkek kardeşi, kemençeci Anastas dayısıdır. Kemençeci Sotiri ve Paraşko Leondaridis ile de kardeş çocuklarıdır. Büyükbabası Leondi Efendi kemençe, dedesi Ligori Efendi ise kanun çalıyordu.
Saint Benoit Fransız Lisesi'nde okurken müzik tutkusuyla okulu yarıda bıraktı. Babasından aldığı ud ve lavta dersleri ile musikiye başladı. Önce babasından, sonra Udi Kirkor ve Karnik Garmiyan Efendi'den nota ve usul, Büyük Sinanyan'dan da batı musikisi türünde piyano dersi aldı. 12 yaşında, Taksim'deki Eftalipos Gazinosu'nda uduyla fasıllara katılarak musiki dünyasına girdi. Birkaç yıl içinde tanınmış bir udi oldu.
Besteleri
Kaynak: Yorgo Bacanos Kimdir, Hayatı ve Resimleri https://www.msxlabs.org/forum/muzik-tr/445595-yorgo-bacanos.html#ixzz4jhiO7ofV