Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Taş ustası Kostaki,Nufüs mübadelesinden önce İstanbul sur dışında,yemyeşil,antik çağdan beri var olan kasabada, kendi halinde yaşıyordu. Kasabanın iki mahallesinden birin adı gayrimüslim mahallesi idi.Taş Ustası Kostaki, kasabada gayrimüslim mahallesinde Ayios Yeorgios (Aya Yiorgi) kilisesi karşısında,iki katlı ahşap evde ömrünü tamamlayıp Müslüman mezarlığına gömülmüştü.
Karısı Andula’yı genç yaşta Ayios Yeorgios (Aya Yiorgi) kilisesi karşısın da bulunan ahşap evde tifüsten kaybettiği için sırlarla dolu yaşamanı ,bahçesinde karanfil kokan, iki katlı ahşap evde son günlerini yalnız ve hasret çekerek tamamladı.
Kostaki taş ustası idi .Hem de ne usta...
Maharetli kolları ile her duvarda hünerini konuştururdu.
İnsanlar onu seyrederken hokkalı çitlembik kahvelerini zevkle içerdi.
İstanbul sur dışında kalan bu küçük şehrin gayrimüslim mahallesinde bulunan evlerde onun alın teri, göz nuru,büyük emeği vardır.
Bu evlerin dili olsa da anlatsa, onun ile yaşanmış anılarını ve duvarlarla konuşmalarını.
Kostaki Usta her duvar yapmada,duvar sıvamada,duvar badanalamada, her iş teslimi, iş bittikten sonra duvarın karşında geçer, durur tabakasından köylü cıgarasını çıkartarak tüttürmekten büyük keyif alırdı.
Bir gün Kostaki Usta ölecek ve bu duvarı Kostaki usta yapmıştı diyecekler diye kendinle gurur duyardı.Dünyaya yaşarken bir eser bıraktığı için çok mutlu olurdu.
Onun yaptığı duvarlar bölgede örnek gösterilirdi.Taş ustası olarak o kasabada bir çok adam yetiştirmiş, eline ekmek vermiştir.
Onu pos bıyıkları ile onu Ruslara benzetirlerdi.Pos bıyıklarına yıllarca içtiği tütün kokusu sinmişti.Masmavi gözleri ışıl ışıl parlar,gülümser, yorgun kalbinin atışına bakmadan, titreyen elleri ile köylü cıgarasını yakarak ,yanaklarını şişire ,şişire köylü cıgarasının dumanını ’’ Ah Vire ah ‘’ diyerek içine çekerdi .
Kostaki Usta yetmiş yaşını geçmiş olmasına rağmen yaşını hiç belli etmezdi.Tanrı, kollarına güç verdikçe duvarları güzelleştirmeye devam edecekti.
Dinçti lakin meret o ülser illeti yok mu idi.Neler çekmişti o ülserden neler…
Allahtan demirci Ermeni arkadaşı alev ustası Armaş ustanın saçlarını boyadığı kurutulmuş çitlenbik meyvelerini önerisi ile yuttuğu zaman, ferahlıyordu.Önceleri yarım kilo helva ile bir somun ekmeği bir oturuşta götürüyordu.Bu ülser illetinden sonra artık helva da yemez olmuştu.
Kostaki usta evinde mangal kömürü ile karanfil çiçeği karışmış kendine has kokusu olan küçük odası dışında, başka hiç bir evde kalamaz ,uyuyamazdı.Gece yarılarına kadar bile uzasa işi ,küçük şehrin karyelerinde (köy) işini sabaha karşı bitirir evine koşardı at arabası ile.
İki katlı evinin bahçesinde sundurmanın altında içerdi bir çay bardağı rakısını.Hele bir de yağmur yağıyorsa çok büyük haz duyardı .Yağmur yağınca sırtına kolsuz kırmızı kazağını alır sırıl sıklam yağmuru yerdi .Kosta usta için yağmur damlası sefalet,yaşlılıktı, Her şeyden önemlisi çok uzaklarda olan torunlarından bir damla hasretlik, onlarla beraber olamama kokardı .
Her insan bu toprak kokusu dese de o hadi ya derdi.
‘’Siz ne anlarsınız ‘’.diyerek .
İstanbul sur dışında kalan küçük şehrin iki mahallesinden biri olan gayrimüslim mahallesinde bir duvara sırtınızı verseniz zangır,zangır ‘’Kostaki usta seni çok özledik be’’diyeceğini işitebilirsiniz.
Oktay Güldüren