Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Kırmızı Yazma
tıkır tıkır, tıkır tıkır....
At arabasının tekerleklerinin kesme taş yolda çıkardığı bu tıkırtı Zoi'nin duyduğu tek sesti adeta. Taşınabilecek eşyalar at arabasının arkasına yerleşmiş, kalan yere de Zoi ve annesi ilişmişti. Babaları ise hayli yaşına rağmen, binmek istememiş, helallik alıp, helallik verirken dimdik yürümek istemişti.
-Helal et hakkını Vasil efendi...
-Helal olsun komşular...
Kağıtları gelen ailelerin yollara dökülmesiyle birlikte köyler sessizliğe, evlerde asıl sahiplerinin gidişliyle kimsesizliğe bürünüyordu. Yıllarca birlikte yaşamış komşular, hatta birbirine akraba olmuş aileler ayrılıyordu. Özlem ise hiç dinmemek üzere kalplerin üzerine gri bir bulut gibi çöküyordu.
Zoi, salına salına giden arabanın üstünde başını önüne eğmiş, son defa dahi olsa bakmıyordu evine. Gözünden akan incecik yaş çiseleyen yağmura karışıyor, kimse de ağladığını fark etmiyordu. O kadar dalmıştı ki, sevdiğinin arkasından son kez bakmaya gelen Mehmet'ini bile görmemişti gözleri...
Dün Son kez buluştuklarında, Mehmet cebinden çıkardığı kenarı işli beyaz mendiliyle silmişti sevdiğinin ağlamaktan kızarmış gözlerini.
- Güzeller güzeli Zoi'm. Sarı Papatyam...Lütfen ağlama....
Diyordu Mehmet ama kendide de ağlamamak için zor duruyordu.
İkisi de sustu; aşklarının tek şahidi ağacın altında, Zoi başını Mehmet'in göğsüne öylece dayadı, sessizce izliyorlardı köylerini.
Ayrılık anı geldiğinde Zoi'nin elleri titriyor, Mehmet'in ise rengi kireç beyazı olmuştu. ilk kez elinden bir şey gelememiş ve Zoi'si gidiyordu.
Son kez öptü sevdiğinin alnından Mehmet. Zoi ise altın sarı saçlarını kapatan kırmızı yazmayı çıkartıp Mehmet'ine verdi. Elveda diyemediler...
Gece karanlığında Ay'ım,
Gece karanlığında Yıldız'ım,
Günümün Güneşi,
Hayatım; Zoi'm...
Kavuşmak bir imkansız hayal,
Belki bir gün sular durulur,
Kopan bu acı fırtınanın yerini meltem alır,
Yeniden kavuşur hasretlik çekenler,
Biz de Kavuşacağız bir gün; o son gün..
Hiç ayrılmamış gibi sarılacağız mahşerin kalabalığı arasında...
...............
...............
At arabası durunca, etrafa bakında Zoi. o an fark etti, köylerinden hayli uzaklaşmış ve havanında iyice kararmış olmasını. Arabacı, sabaha dek burada dinleneceklerini söyledi, dinlenmeye çekildi.
Zoi, annesinin tüm ısrarına rağmen ağzına tek bir lokma almıyor, sadece gökyüzüne bakıyordu; Dilek dileyecek kayan bir yıldız bulmak ümidiyle.
Mehmet ise yüreğinden hançerlenmiş gibiydi, sığamıyordu ne eve, ne de köyüne. Sevdiğinin yazmasını bileğine sardı ve kayığıyla denize açıldı.
Gökyüzünde bir yıldız kaydı; Zoi göremedi...
Son gidişten geriye dönen; sahile vuran kırmızı yazma oldu...
Ekim/2017/Istanbul